Kamuoyuna;

8 kasım 2006 çarşamba günü saat 9:00’da Sivas Askeri Mahkemesi’nde Vicdani redci Mehmet Tarhan’ın cezaevinde uğradığı insanlık dışı uygulamalar dolayısıyla açtığı davanın duruşması yapılacaktır.

Linç girişimi, hakaret, tehdit ve gasp iddialarıyla dönemin Cezaevi Müdürü Yarbay Erhan Nar ve Müdür Yardımcısı Astsubay Mustafa Selvi ile tutuklular Ertan Mertoğlu, Ercan Kızılboğa, Ersoy Özbulduk  ve Hakkı Dinçel hakkında 23.05.2005 tarihinde tarafımızca suç duyurusunda bulunulmuş ve Askeri Savcılık soruşturması sonucunda Vicdani Redci Mehmet Tarhan’a yönelik, insanlık dışı uygulamalara karşı, o dönemde Askeri cezaevi müdürü olan Erhan Nar ve Müdür yardımcısı Mustafa Selvi hakkında  “memuriyet görevini ihmal etmek” suçlaması ile, yine o dönemde Tarhan’ı haraca bağlayan ve zorla para ve eşya temin eden tutuklulardan  Ertan Mertoğlu, Hakkı Dinçel hakkında yağma suçu iddiası ile 26.10.2005 tarihinde sorumlular hakkında 2006/453 Esas nosu ile dava açılmıştır. Hazırlık soruşturmasının 5 ay sürmesi bu davanın da alışılagelmiş işkence davaları gibi sürüncemede bırakılmak istendiğinin göstergesidir. Buna bağlı olarak da dava bir yılı aşkın bir süredir devam etmektedir.

Bilindiği gibi tutuklanan bir şahsın can güvenliği ilgili idarenin sorumluluğundadır. Vicdani redci Mehmet Tarhan’ın tutuklanarak cezaevine konulduğu 11 nisan 2005 tarihinde uğradığı linç girişimi ve sonrasında uğradığı hakaret, tehdit ve haraca bağlanma çabaları da idarecilerin sorumluluğundadır.

a)Sanıklar linç girişimini cezaevi yönetiminin azmettirmesi sonucu gerçekleştirmişlerdir.

b)Buna bağlı olarak sanıklar  ilk gün yapılan linç girişimini ve silahı, tehdit  konusu ederek  “seni istesek ilk gün öldürürdük, ama istediklerimizi yapmazsan şimdi de öldürürüz” şeklinde tehditlerle müvekkilden zorla para ve elbise alarak  gasp suçunu işlemişlerdir.

Müvekkile karşı linç girişiminde bulunulduğu halde ve bunun alt yapısını zamanın idaresinden sorumlu kişilerin  hazırladığını belirtmemize  rağmen sadece yağmadan dava açılmıştır. Yargılamanın sonunda bu durumun açıklığa kavuşacağını, en kısa zamanda sorumluların cezalandırılmalarını ve müvekkilin mağduriyetinin giderilmesini ümit ediyoruz.

 

                                                                                                   Av. Suna Coşkun

 


 

Aşağıda olayın kısa bir özeti bulunmaktadır:

 

Cezaevine getirilen   müvekkile, cezaevi görevlisi   Astsubay Mustafa Selvi, “niye getirildiğini” sormuş, müvekkil  vicdani retçi olduğunu söylemiştir. Bunun  üzerine Mustafa Selvi adeta gözdağı vermek istercesine “bunu azılıların olduğu 2. koğuşa koyalım”  demiştir.

Daha sonra; müvekkili, Astsubay Mustafa Selvi ve iki er, bir odaya götürmüş ve müvekkil astsubayın emri ile on dakika kadar orada bekletilmiştir ve daha sonra müvekkilin  1 No’lu koğuşa götürüleceği söylenmiş ve koğuşa gitmesi için, kimsenin nezareti olmadan, yemekhanenin kapısında tek başına bırakılmıştır.

Müvekkil Mehmet Tarhan 1. koğuştan içeriye girdiğinde içerisinin, orada bulunan diğer insanların yüzlerinin seçilemeyecek derecede karanlık olduğunu görmesiyle birlikte, koğuşta bulunan bir takım kişilerce kapı önüne bir sandalye konularak “sandalyeye otur” denilmiştir. Ne olduğunu anlamadan sandalyeye oturan müvekkile karşı bu kez aynı kişiler “Neden geldiğini, Saçının neden uzun olduğunu” sorarak , “sen terörist misin?, vatan haini misin?, öyleysen seni öldürürüz” şeklinde tehdit ve  taciz içeren sözlerle onu oturduğu yerden tartaklamaya başlamışlar ve  “saçlarınla avrada benziyorsun, seni koğuşun avradı yaparız” diyerek sinkaf içeren sözlerle müvekkili tokatlamaya başlamışlardır. Bu arada sanıklardan Ertan Mertoğlu belindeki  silahı göstererek “onu öldüreceğini” söylemiştir.

Müvekkil bu saldırı karşısında açıklama getirmeye çalışmışsa da sanıklar onu dinlememişler ve araya giren diğer tutukluların engellemeleriyle kapı önündeki saldırıyı keserek, müvekkile koğuşun diğer yanına gitmesini ve ranzalardan birine oturmasını söylemişlerdir. Müvekkilin ranzalardan birine oturmasından biraz sonra aynı sanıklar  “saçlı gel buraya” diyerek onu yanlarına çağırmışlardır. Müvekkilin oturduğu yerden kalkarak ranza arasından çıkacağı sırada sanıklar hep birlikte müvekkile tekme tokatlarla saldırmışlar ve saçlarını yolarak darp etmişlerdir. Bu saldırı ve dayak yine diğer mahkumların araya girmesi ve ranzalara götürmelerine kadar yaklaşık 20 dakika sürmüştür.

Bu linç girişimi sonucu, müvekkilin sağ alt ve üst dudağı patlamış, sağ çene ve çene kökünde ve  boynunun hemen altında ve vücudunun çeşitli yerlerinde ekimozlar oluşmuştur. Göğsüne aldığı darbeler sonucu nefes almakta zorluk yaşamış ve bu durum  30.04.2005 tarihine kadar sürmüştür. Bunlara ilaveten, saçlarının çekilmesi sebebiyle olayın vusule geldiği gün yoğun olarak saç dökülmesi yaşamış takip eden günlerde de saçları kopmuş, dökülmüş, eline gelmiştir. Sağ diz kapağına, bacaklarına ve ayaklarına yediği tekme neticesinde oluşan ekimoz sonucu uzunca süre müvekkil yürüme ve kalkma  zorluğu çekmiştir.

Linç girişimi sonrası koğuşun karanlık olması için gevşetilmiş olan ampuller sanıklar tarafından sıkıştırılarak ortam tekrar aydınlatılmıştır.

Olayın sona ermesinden sonra aynı sanıklar müvekkilin yanına gelerek bu kez konuşmasını istemişler ve özür dileme bahanesi içinde “kendilerince bir yanlış anlama olduğunu, cezaevinde görevli Astsubay Başçavuş Mustafa Selvi’nin kendilerine, müvekkili kastederek, gelen kişinin terörist olduğunu ve artık icabına siz bakarsınız” dediğini  ve “bunun için kendisini dövdüklerini” söylemişlerdir.

Müvekkil daha sonra ayrı bir bölüme alınmış ancak her havalandırmaya ve telefon görüşmesine çıkışında sanıklar Ertan Mertoğlu, Hakkı Dinçel, Ersoy Özbulduk ve Ercan Kızılboğa’nın tehditlerine maruz kalmış ve “biz seni isteseydik ilk geldiğin gün öldürürdük ama yine öldürürüz” diye tehditlerine devam etmişlerdir.

Bu tehditler karşısında müvekkil can güvenliği olmaması nedeniyle, bu durumu kimseye söyleyememiş ancak sanıklar daha sonra müvekkilden  tehditle para ve elbise istemeye başlamışlardır.

Nitekim 29.04.2005 günü havalandırmada sanıklar Hakkı Dinçel ve Ersoy Özbulduk, sanık Ertan Mertoğlu’nun 500 YTL’den az olmamak üzere para istediğini  söylemişler ve vermezse müvekkile karşı “artık gerisini sen bilirsin” demişlerdir. Müvekkil durumunun buna müsait olmadığını söylemesine ve bir hafta direnmesine rağmen ölüm tehditleri karşısında,  üzerinde o zamana kadar ihtiyaçları için bulundurduğu 300 YTL. yi sanıklardan Ercan Kızılboğa’ya, sanık Ertan Mertoğlu’na vermek üzere teslim etmek zorunda kalmıştır.

Parayı alan sanıklar bu kez de 09.05.2005 tarihinde, kendilerine üç takım siyah elbise almasını isteyerek “avukatların  ya da ablan getirsin” demişler ve bu isteklerini yerine getirmesi için o arada ablası Emine Tarhan’a zorla telefon ettirmişlerdir.

Bunun üzerine müvekkilin ablası Emine Tarhan 11.05.2005 günü iki adet siyah takım elbiseyi ancak alabilmiş ve aynı gün arkadaşı Necmettin Sarı ile Ertan Mertoğlu adına teslim ettirmiştir.

Müvekkil can güvenliği olmadığı için bunları kimseye söyleyememiş ancak, avukatlarının, ablası Emine Tarhan ile yapılan bir görüşmesinde bu durum anlaşılmış ve sonrasında kendisi ile yapılan görüşmede ve 20.05.2005 tarihinde Askeri cezaevinde tutulan tutanakla bu durum  tamamen ortaya çıkmıştır.

HOME