318. Madde Kaldırılmalı, Halil Savda Serbest Bırakılmalıdır
 
 
Ağrı - BİA Haber Merkezi

28 Şubat 2012, Salı

"Militarizm, ırkçılıktan, milliyetçilikten ve şişirilmiş bir erkeklik illüzyonundan beslenir. 318. maddenin koruduğu, Hrant'ı, Rahip Santoro'yu ve Pippa'yı katleden karanlıktır... Bu karanlıktan katil yetiştirenler kendilerini 318. madde ile korumaya almışlardır."

Vicdani retçi ve Yeni Özgür Politika gazetesi yazarı Halil Savda "Halkı askerlikten soğutmak" suçundan beş aylık cezasını çekmek üzere 24 Şubat'ta Ağrı Doğubeyazıt Cezaevi'ne konuldu. Suçun konusu, 2006 yılında silah altındayken Lübnan'a saldırmayı reddettikleri için tutuklanan İsrailli vicdani retçilere destek olmak için yaptığı basın açıklamasında, "savaşların insan kaynakları kurutulmadan savaşların bitmesi beklenemez. Bu nedenle herkesi askerliği reddetmeye çağırıyorum" demiş olmasıydı.

Ağır bir militarist dille her gün halkı barış ve özgürlükten soğutanlar övgüye mahzar olurken, Savda'nın, masumiyetin ve şiddetsizliğin diliyle barış mesajı vermesi cezalandırılmaktadır.

Militer anlayışın ürünü yasalardan biri, halkı askerlik hizmetinden soğutacak etkinlikte, teşvik ve telkinde bulunmayı cezalandıran Türk Ceza Kanununun  318. maddesidir.

"Halkı askerlikten soğutmak" gibi bir suç tarifi, akıl dışıdır. Demokratik ve sivil bir anayasaya sahip hiçbir devlette, militarizmin sorgulanmasının engellenmesinin, yasa ile güvence altına alındığını düşünmüyorum. Militarizm, ancak cunta hükümetlerinin kanunlarında, yasa ile korunmaya ihtiyaç duyar.

Bu maddenin asıl hizmet ettiği şey, ordu ve askerliği eleştirilemez kurum ve değerler olarak korumaya almak ve bu değerler eleştirildiği takdirde, özellikle sivil kesime, açık bir gözdağı vermektir.

Zorunlu askerlik sürecinin hem savaşta hem barışta var olma sebebi, askerlik esnasında verilen eğitim ve bu eğitim sürecine tabi tutulanların sonrasında yaşadığı ruhsal ve duygusal travmalar, bu süreçte öğretilen erkek egemen değerlerin toplumsal şiddetin yaygınlaşmasına katkısı sorgulanabilmeli ve eleştirilebilmelidir.

Savaşa ve kişileri savaşmaya hazırlayacak her türlü eğitim içinde insani duygulardan arındırmaya, duyarsızlaştırmaya, sorgulamadan itaat kültürüne, bireysel farklılıklarının yok sayılarak tektipleştirilmesine, askerlikte tabi tutulan zorunlu şiddet eğitiminin ve maruz kalınan şiddetin bireyler üzerinde yarattığı travmaya, yani militarizme karşı, kayıtsız kalınması mümkün değildir.

Çünkü askerlik hizmeti, bir ideolojik aygıt olarak, devletin barışta sivil itaati kayıtsız şartsız sağlamak, savaşta ise öğrenilen öldürme tekniklerini kullanarak sorgusuzca öldürmek ve gerekirse ölmek üzere yapılanmış, incelikle planlanmış bir süreçtir.

Beden ve ruh bütünlüğü üzerindeki hakların tümümün devlete teslim edildiği askerlik sürecinde  toplumun erkeklerine yüklenen erkek egemen kültürün  "asker doğan, uyumaz, üşümez, acıkmaz, öldürmeye ve ölmeye hazır erkek" kalıpyargıları bile tek başına eleştirilmeyi hak eder. Bu insani "duygusuzlaştırma" sürecine tabi tutulan  erkeklerin sonrasında tüm insani duygularını yitirmeye alışarak, ailesinde ve toplumda şiddettin birer temsilcisi haline gelebilme ihtimalleri şaşırtıcı değildir.

Militarizm, katı bir disiplin, hiyerarşik yapıya bağlılık, görevin kutsallığı, kahramanlık, şehit olma gibi askeri değer ve pratiklerin yüceltilerek sivil alanın şekillendirildiği, bu değer ve pratiklerin eleştirilmesinin engellendiği ve cezalandırıldığı bir düşünüş biçimidir ve bu askeri değer ve pratikler, toplumsal ve siyasi ilişkilere de sinmiştir.

Militer anlayışı yaratan ve besleyen yasalar, kurumlar, medya ve eğitim sistemi, sivil hayatta toplumda yaygınlaşan şiddetten de, milliyetçilikten ve şovenizmden de, cinsiyetçilikten de, kadına karşı şiddetten de sorumludur.  Sadece savaşta değil, barışta da askerlik eğitimi, saldırgan erkeklik kurgulamasına dayanır. Bu kurguda güç, risk, yok edicilik, yenme ve itaat vardır. Askerlikte erkek bedeni bir illüzyon halinde yeniden oluşturulup, insani her türlü özelliğinden arındırılır: "yorulmaz, üşümez, korkmaz ve uyumaz" olur...

Militarizm, ırkçılıktan, milliyetçilikten ve şişirilmiş bir erkeklik illüzyonundan beslenir. Madde 318'in koruduğu, Hrant'ı, Rahip Santoro'yu ve Pippa'yı katleden karanlıktır... Bu karanlıktan katil yetiştirenler kendilerini madde 318 ile korumaya almışlardır.

Halil Savda, işlediği iddia edilen askerlikten soğutma suçu ile Türkiye'nin de altına imza atmış olduğu uluslararası sözleşmelerce güvence altına alınan düşünce,  vicdan ve ifade özgürlüğü haklarını kullanmıştır. Maddenin varlığı kendi başına uluslararası hukuka, insan haklarına, düşünce ve ifade hürriyetine aykırıdır ve eğer bir suç sayılacaksa ancak bir "düşünce suçu" sayılabilir

Savda'nın aynı suçtan kesinleşmiş olan ve Yargıtay'da bekleyen bir cezası ve yine aynı suçtan süren iki davası daha bulunmakta... Savda'ya karşı bir yıldırma politikasına dönüşen bu bitmez mahkeme süreçlerine karşın, kendisi "öldürmeyi resmi politikası olarak benimseyen "askerlik kurumunu" eleştirmeye devam edeceğini belirtmektedir.

"Hukuki değeri" var olmayan, halkı barış ve özgürlükten soğutan TCK'nın 318. maddesi bir "düşünce suçu"dur ve kaldırılmalıdır.

Eğer askerlikle ilgili teşvik ve telkin üzerinden bir suç tanımlaması söz konusu olacaksa,  toplumun ruh sağlığını korumak adına "halkı barıştan soğutmanın" suç kabul edilmesi gerekmektedir. (EE/EKN)

HOME